Seçil Erzan Korkmakta Haklı

Yıllarca şube müdürlüğünü yaptığı bankadaki konumunu ve bir kol mesafesindeki hatırlı ahbaplarının nüfuzunu kullanarak, ünleri sınır aşan futbolcuları dolandırdığı iddiası ile tutuklanan Seçil Erzan’ın görülmekte olan davası; bırakın 3-5 haftayı daha uzun yıllar konuşulur.

Manşetlere çıkma potansiyeli yüksek bir hikaye örgüsüne sahip olması bir ya; klişe ama gerçek, tekrarlamakta sakınca da yok; tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyenler de milyonların ilgisini çeker.

Şüpheli bulundu: Seçil Erzan. Yargı önüne çıkarıldı. Yüksek faiz/kazanç vaadi ile insanları kandırdığını itiraf etti. Yanında bonus gibi futbolcuların parasını taşıyan Ali Yörük de tutuklandı. Aynı dosyadan 7 kişinin yargılanması sürüyor.

Erzan’a para kaptıran 19 müştekinin ifadeleri tel tel dökülüyor. Vergisiz, emeksiz, hukuksuz kazanç vaadine kanıp bu “sistemin” değirmenine su taşıyanlar arasından “mağdur” çıkartılmaya çalışılıyor.
Dosyada 50’ye yakın isim geçiyor; karşılarında kapı gibi finans kapital var.

Duayen bir bankacıyla konuşuyorum:

*“Bankacılık sektöründe böyle olaylar çok olur, büyümez. Burada ünlüler ve rakam büyük olunca kamuoyunun dikkatini çekti. Banka müfettiş raporuna göre Erzan’a para verenler mobil bankacılığa girip bakmışlar, hesaplarında para olmadığını görmüşler. O nedenle Erzan’a para yatıranlar, ortada bir fon olmadığını, yapılan işlemin banka dışı olduğunu biliyor olmalılar” diyor.

*Denizbank Şube Operasyon Müdürü Asiye Öztürk’ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadede geçen “Neye imza attığımı bilmiyordum” sözünü hatırlatarak, “Çift imza banka için sorundur. Bankanın bu pozisyonunda olan birisinin (Öztürk’ü kastediyor) şube müdürüne danışmadan imza atma yetkisi vardır” diye de ekliyor.

* Banka aleyhine dava açan futbolcular Erzan’a kaptırdıkları paraları Denizbank’tan alabilirler mi? Bu soruya mahkemeler yanıt verecek. Böyle bir ihtimal bile “dolandırıcıları” ve “yasa dışı yüksek faiz” peşinde koşanları cesaretlendirir.

YouTube kanalında habercilik yapan meslektaşım Özlem Gürses’in 1 Aralık tarihinde 10Haber editörlerinden Ersin Eroğlu ile yaptığı söyleşi, “Seçilbank” olarak anılmayı hakeden Seçil Erzan davasının “dolandırıcılıktan”, “tefeciliğe” doğru derinleşeceği izlenimini pekiştiriyor.

Gürses yayınında, iş insanı İbrahim Çağlar’ın İsviçre’deki Credit Agricole Bankası’ndaki hesabından 2.9 milyon dolarını çekip 13 Mart’ta Seçil Erzan’a verilmesini haberleştiren Eroğlu’na aynı gün bu köşede yer alan yazımı hatırlatıyor.
Yakın bir zamanda dükkanını kapayan bir kuyumcuyu dillerine dolayan Kapalıçarşı esnafının, Erzan’a 3 milyon dolar para verdiği söylentilerine yer verdiğim yazımda Mojtama Haghani ile yaptığım söyleşi, Erzan’ın gerek savcılık, gerekse de mahkemedeki ifadesinde “Korkuyorum” diyerek ismini vermekten kaçındığı tefecinin kimliğine kapı aralıyordu.

Erzan ifadesinde, sanıklardan Atilla Baltaş’ı faizle para aldığı, Süleyman Aslan’ı da tefeci olarak kayda geçirdi.

Haghani de ünlü futbolcular, iş insanları gibi Erzan’ın yüksek getirili fon yalanına aldanıp 2022 yılında 200 bin dolarını kaptırmıştı.

Haghani parasını geri alabilmek için Erzan’a yardım etmeye soyunmuş.

Erzan, Süleyman Aslan’dan 10 milyon lira borcu iddianamede müştekili olarak yer alan Haghani’nin 14 milyon liralık senet imzalaması karşılığında alabilmişti.

Senaryo şuydu: Aslan parayı verecek, Erzan’ın eli rahatlayacak. Haghani parasını kurtabilecekti. Olmadı. Çünkü Erzan’ın ödeme yapma öncelikleri arasında Haghani yoktu.

Denizbank’ın Erzan hakkında adli makamlara suç duyurusu yaptığı bulunduğu 7 Nisan günü olay patladı. Saddet zinciri orta yerinden koptu.

Erzan 7 Nisan’da dava dosyasında adı geçen Nazlı Can’ın kullandığı aracıyla Çorlu’daki anne evine sığınmıştı.

İlk duruşmanın yapıldığı 20 Kasım sonrası Haghani’in ağlamaktan yüzü gözü şişmiş Erzan’ı Çorlu’daki evinin önünde park eden bir aracın içinde kayda aldığı bir video gündeme bomba gibi düştü.

Haghani “Süleyman Amca” diye hitap ettiği Aslan’dan ricacı (!) olan Erzan’ın konuşmalarını kayıt altına alıyordu. Erzan bu kayıtta “Moçi, Nazlı bir kuruş almadı” diyerek, Haghani’nin imzaladığı 14 milyon dolarlık senede işlem yapmamasını istiyordu.

Nitekim Haghani çektiği ve hiç kimselerle paylaşmadığı bu videoyu Vatan Caddesi’nde Mali Şube’ye teslim etmiş.

Haghani’nin parası zaten uçmuştu, geri alma olasılığı da yok gibiydi; bari “tefeci” diye birilerine yem olmayaydı. Bu video da onun kanıtı olacaktı.

Haghani’nin İran doğumlu olması, uluslararası para ticareti ile eş anlamlı yorumlandı.

18 yıldır Türkiye’de yaşayan Haghani bana Kapalıçarşı esnafı olmadığını, izolasyon alanında faaliyet gösteren şirketinin olduğunu anlatmıştı.

12 yaşında İran’dan ayrılan ve öğrenim hayatını Londra’da tamamlayan Haghani, burada tanıştığı Seda hanımla evlenip Türkiye’ye yerleşiyor.

Seda hanım, Erzan’ın üniversiten arkadaşıymış. İki kadının uzun yıllara dayanan arkadaşlığı, “aile dostluğuna” dönüşüyor.

2 Aralık günü halktv.com.tr yazarı arkadaşımız Dinçer Gökçe, Erzan’ın ismini vermek istemediği tefecinin Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde pansiyon işleten Cüneyt Demir olduğunu açıkladı.

“Bu bilgiyi Demir’in avukatı da teyit etti” diyen Gökçe, Demir hakkında 2017 ve 2021 yıllarında oluşan 11 ayrı suç dosyası ve 3 davası olduğuna dikkat çekti.

Demir dün bir başka medya kuruluşuna Erzan’a 15-20 günlüğüne 150 bin dolar borç verdiğini söyleyerek, Erzan ile para alışverişi olduğunu doğruladı.

Bugüne kadar Seçil Erzan’ın “nitelikli dolandırıcılık” dava dosyasında tefeci olarak ismi geçmeyen Demir’in iş kapasitesine bakınca kilit önemde olduğunu ileri sürmek zor.

Erzan’ın korktuğu kadar tehlikeli birisi mi? Demir’in suç dosyasında yer alan fiilleri işleyen bir sürü erkek kadına şiddet uyguluyor. “Hayır” diyemeyeceğim.

Dönelim Gürses’in Ersin Eroğlu’nu konuk aldığı 1 Aralık yayınına…

Erzan’ın savcılık ifadesinde para aldıkları arasında adını tek satırda geçirdiği Cüneyt Demir’in ismi henüz “sır tefeci” olarak kamuoyuna yansımamış.

Eroğlu, kapatılan Kumkapı Hali’nde Emniyet’in 2008 ya da 2009 yılında yaptığı operasyon sonucu Varican Mor ile bacanağı Arsen Çılbıyıkoğlu’nun tefeci olarak yargılandığı davayı hatırlatıyor.

10 yıllık zaman aşımına uğrayan bu dava 2019 yılında düşmüş.

Varican ilgili dava dosyasında Kapalıçarşı’da T-Kuyumculuk’un sahibi olarak anılıyor.

Bana da dün bir okuyucumdan Varican’a ait olduğu söylenen Kapalıçarşı’da mücevher mağazası Tamar’ın fotoğrafı geldi. İddia aynı: Erzan’ın korktuğu tefeci bu şahısmış.

Son yıllarda birbiri ardına açılan döviz bürolarının sıralandığı Kapalıçarşı, kuyumcu vitrinlerinin ardına gizlenen tefeciler için de cazip bir merkez haline geldi.

Varican Türkiye’de mi, o da Demir gibi ortaya çıkıp “Tefeci değilim” diye bir açıklama yapar mı bilmiyorum.

Paralarını “saadet zinciri sistemine” kaptıranlar da banka içinde banka olmayacağını öğrenmişler midir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir